Prag Festivalinde Türk Bestecileri
|
|
"Mayıs başlangıcında Türkiye'nin baharı sona erip çiçekler meyveleştiği bir sırada, Çekoslovakya'da ikinci bir baharla karşılaşan Türk bestekarları, "Milletlerarası Müzik Festivali ve Dünya Besteciler – Müzik münekkidleri Kongresinde de, memleketlerinde gördükleri sevginin bir eşiyle kucaklandılar.
Birkaç gündür bu bestekarlarımızın, Prag'daki parlak başarılarını dinlemenin zevkini tadıyorum. İnsanın, aynı zamanda göğsünü kabartan ve müzik sanatımızın dünya çapında istikbali için büyük şeyler vadeden bu başarıların tadını size de duyurmak istedim.
Haziranın birinde, saatlerce süren bir hava yolculuğundan sonra bir akşam karanlığında Etimesgut Meydanı'na inen kocaman bir Çek uçağından çıkan üç Türk, bize, milletimizin yabancı memleketlerde itibarını belirten şeref çelenklerini de getirdiler. Bunlardan biri bestekar Ulvi Cemal Erkin, öteki bestekar Necil Kazım Akses, üçüncüsü tanınmış müzik münekkidimiz Halil Bedi Yönetken'dir.
Bir ay kadar bir zaman önce, aynı şekilde toplu olarak gene hava yoluyla Prag'a gittikleri vakit, başta Türkiye Büyükelçiliği erkanı, Çekoslovakya Hükümeti adına Dışişleri, Milli Eğitim ve Haber Alma bakanlıklarından birer temsilci ve sanatkarlar namına Çek Bestekarlar Sendikası Başkanı Antonin Çeyka, kendilerini karşılamış ve şehrin en mutena otellerinden birine yerleştirilmişlerdi.
Türk müzisyen grubu, aynı gün ziyaretlerde bulunmak üzere, adı geçen karşılayıcıların temsil ettikleri makamlara birer birer uğrarken, Prag'da geçirecekleri günlerin samimilik havasının, daha da ısınacağı seziliyordu.
Nitekim "Filarmoni Teşkilatına gittikleri zaman, gördükleri alaka, bir sanat yakınlığının canlılığı içinde en yüksek haddini bulmuştu.
Prag Filarmonisi, Ulvi Cemal Erkin'i, birkaç gün sonra kendi idaresinde çaldıracağı senfoni dolayısıyle tanıyorlardı. Necil Kazım Akses ve Halil Bedi Yönetken yüksek müzik tahsillerini zaten Prag'da yapmış oldukları o memleketin sanat dünyasına yabancı değildiler. Ziyaret saati, gelecek yılın orkestra programlarının hazırlanmasına tesadüf etmişti. Fakat Türk'lerin geldiğini haber alan heyet, başta orkestra şefi, (bir zamanlar konser vermek üzere İstanbul'a gelmiş olan Jan Kubelik'in oğlu) Rafael Kubelik olduğu halde, derhal kendilerini karşılıyorlar... Maksat bir nezaket ziyareti yapmaktan ibaretken, kısa bir zaman içinde bu iki sanatkar taraf, birbirleriyle sarmaş dolaş oluyor ve heyetimiz saatlerce orada alıkonuyor. Bu arada, hazırlanan bir büfede Türk müziği şerefine kadeh kaldırıyor ve karşılıklı sanat yakınlığı adına tezahürler oluyor.
Festival ve kongre, o kadar mükemmel organize edilmiş ve davetlilerle meşgul olmak üzere o kadar yerli yerinde adamlar seçilmiş ki, bu hayret verici teşkilat son derece güzel işliyor.
Türk heyeti için birinci önemli hadise, tabii, Ulvi Cemal'in festival programında yazılı bulunan senfonisinin çalınması idi. Provalara başlanacağı gün, Türk bestekarını, bütün orkestra ayağa kalkarak selamlıyor. Orkestra Müdürü, kendisini sanatkarlara takdim ediyor. Alkışlıyor. Ulvi Cemal, Fransızca mukabelede bulunuyor. Orkestranın birinci viyolonselcisi, bunu Çekçe'ye çeviriyor. Bir kere daha alkışlanıyor ve prova başlıyor.
120 kişilik Prag Filarmoni Orkestrası... Avrupa'nın en sayılı sanat teşekküllerinden biri olan bu orkestranın başına, tarihinde ilk defa olarak bir Türk şefi geçiyor. Ulvi, her zamanki gibi utangaç, heyecanlı, yüzünün rengi biraz solmuş, fakat daima sevimli ve içerisinde güçlü bir sanatkar iradesiyle ellerini kaldırıyor. İşareti vermesiyle beraber senfoninin akisleri büyük salon içinde dalga dalga yayılıyor. Ulvi Cemal, eserini yeniden besteliyormuş gibi derin bir zevk çalkantısı içindedir. Çek müzisyenleri de, bu Türk eserini o kadar hakim bir tavırla çalıyorlar ki, daha birinci prova, başarıyla neticeleniyor. Bu ilk provada, Ulvi'nin arkadaşları, orkestra üyelerinin yüzlerinde esere olan hayranlıklarını okuyorlar... Nitekim, orkestra adına bir heyet, Ulvi'yi tebrik ediyor, memnunluklarını sunuyorlar. Bir prova, bir prova sonunda eser, konsere hazır bulunuyor.
Konser günü programda Balkan ve yakın şark bestecilerinin eserleri de vardı. Birinci eser, Bulgar bestecisi Stoyonof'un bir "Orkestra Süiti idi. İkinci eser, Telaviv'li sanatkar Kaminski'nin, "Trampet Konçertosu... Üçüncüsü, gene Telaviv'li bir bestekar olan Menhaym'ın "İkinci Senfonisi... Bir müddet dinlenmeden sonra, Ulvi Cemal Erkin'in senfonisine sıra geliyor ve programın ikinci yarısının tamamını teşkil ediyordu... Ayrı bir özelliği de, eseri bestekarımızın bizzat idare etmek üzere olmasıydı.
Ulvi Cemal'in konseri, yakın bir ilgi, derin bir zevk ve tecessüsle dinleyip sona erdiği zaman, kendisi beş kere alkışlarla sahneye çıkarılıyor ki, pek az bestekarlara nasip olan bir mazhariyet!... Sonra Prag Büyükelçimiz Faik Hozar, her zamanki nazik ilgisiyle, Ulvi Cemal'e, kırmızı-beyaz kurdeleli büyük bir defne çelengi yolluyor, alkışlar devam ediyor. Böylece sahneden güçlükle ayrılabilen Ulvi, şef odasına geçtiği zaman, büyük bir kalabalık içeriye doluyor. Bunlar arasında kendisinden imza almak için telaşla sokulanlar, tebrik edenler, yüzünü görmek isteyenler pek çok... Bu imza almak işi, Prag'da o kadar rağbette ki, Ulvi'yi, günlerce sonra konser salonları önünde gören gençler, broşürlerde resmini gördükleri için, derhal tanıyarak defterlerini uzatıyor ve kendisinden bir hatıra olması için imza rica ediyorlar.
O akşam Büyükelçimiz, Türk sanatkarları şerefine elçilik binasında büyük bir kabul resmi tertip ediyor. Bu kabul resminde Cumhurbaşkanı Beneş adına ve bakanlıklar namına mümessiller bulunduğu gibi Prag'ın bütün sanat muhiti mensupları görülüyor. Türk müzik sanatı lehine dikkate değer tezahürler oluyor.
Türk müziği lehine derken, yeni müzik hareketlerimizin bu milletlerarası festival dolayısıyla genel olarak nasıl karşılandığını yazmadan geçmiyeceğiz. Sanatkarlarımız, Prag Radyosu ile temasa gelmiş ve Ulvi Cemal Erkin'in senfonisini, bir kere de radyo ile yayınlanmıştır. Üç kere daha yayınlanmak üzere kendisinden müsaadesi alınmıştır. Bir defa da "Köçekçe Süitinin radyoda çalınmış olduğunu daha önceden ajans haberleri arasında okumuştuk.
Ayrıca bestekar Necil Kazım Akses'in ‘Yaylı Sazlar Kuarteti, Ulvi Cemal Erkin'in "Piyanolu Kuineti ve "Yaylı Sazlar Kuartetinin radyoda çalınması kararlaştırılmış ve önümüzdeki Ağustos ayında yayınlanması sağlanmıştır.
Önümüzdeki konser mevsiminde Necil Kazım Akses'in son yazmış olduğu "Orkestra İçin Senfonik Balad, "Ankara Kalesi senfonik poemi ve "Çiftetelli senfonik dansı, Ulvi Cemal Erkin'in "Piyano Konçertosu ve "Keman Konçertosu da Prag Radyosu'nda yayınlanacaktır.
Bizim bu sefer Prag'a giden Türk heyetinin uyandırdığı alaka ve yeni Türk müziğinin görülmesi üzerine, ilgililer, başka Türk kompozitörlerinin eserlerini de yayınlamağa hazır olduklarını bildirmişlerdir.
Türk eserlerini tanımak hususunda tükenmez bir ilgi gösteren Rafael Kubelik Türk bestelerini dinlemek üzere bir zaman ayırmıştı. Bu da, evinde özel bir öğle yemeği şeklinde oldu. Bu münasebetle Necil Kazım Akses'in iki eserinin Viyana "Universal Yayımevinde tek nüsha halinde bulunduğu ve bunları da Kubelik'in görebilmesi için Viyana'dan getirtilmesi gerektiği anlaşılınca, Haber Alma Bakanlığı, derhal Viyana'daki Çek Kültür Ateşesi'ne telefonla talimat vererek eserler bir günde Prag'a getirilmiştir.
Yemekten sonra sanatkarlar baş başa kaldılar. Ve tetkik edilen bütün bu eserlerin birer kopyasının Çek Filarmonisi'ne gönderilmesi istendi.
Bu sırada bir konser programı hakkında Kubelik'le görüşmek üzere eve gelen meşhur Rus kemancısı David Oistrakh Ulvi Cemal'in "Keman Konçertosunu görerek alaka duymuş ve "keman için olağanüstü parlak bir eser olduğunu söylemiştir.
Festival dolayısıyle, Türk bestekarları birçok diğer dünya kompozitörleri şef ve müzisyenleri ile temasa geliyorlar ve bu sanatkarlar, kendi konser programlarında Türk eserlerini çalmak için tekliflerde bulunuyorlar. Bu arada meşhur Amerikalı kemancı Odnopozof, Ulvi Cemal'in "Keman Konçertosunu görünce, hemen orada "bir keman var mı diye soruyor. Tesadüfen hiçbir hususiyeti bulunmayan, gelişi güzel bir kemanı büyük bir tevazu ile eline alarak konçertoyu deşifre ediyor. Beğeniyor, önündeki ay içinde serbest zamanı olduğunu ve bu konçertoya çalışarak Amerika'da çalacağını vaat ediyor.
Ulvi Cemal'in senfonisini dinlemiş olan ve bugüne kadar bir çok opera eserleri arasında dokuz senfoni yazmış bulunan meşhur Rus bestekarı Sostokoviç, bu senfonideki başarı dolayısıyla Ulvi'yi tebrik ediyor, eseri çok beğendiğini, bilhassa son kısmına karşı büyük alaka duyduğunu söyledikten sonra şu noktayı da ilave ediyor:
"Ne mutlu size ki, kendi eserinizi kendiniz idare ediyorsunuz
Gelelim kongreye… Prag'da festival dolayısıyla "Dünya Müzik Münekkidleri Kongresi olacağını da söylemiştik ya… Burada kendini göstermek sırası Halil Bedi Yönetken'e geliyor. Halil Bedi evvela Türkçe olarak konuşmasını açıyor. Başlangıç ve selam mahiyetinde birkaç kısa cümleden sonra aynı sözleri – çok iyi bildiği- Çekçe tekrar ediyor. Arkasından aynen Fransızca söylüyor. Sonra, Çekçe olarak konferansını veriyor. Ve bu konferansı bir başkası tarafından Fransızca tercüme ediliyor.
Halil Bedi Yönetken halk müziğimizden, tarihi müziğimizden modern müziğimizden uzun uzadıya bahsetmiş, plakla örnekler dinletmiş ve bazı parçaları kendisi söyleyerek büyük ilgi uyandırmıştı. Dünyanın en meşhur müzik münekkidleri orada idi. Halil Bedi'nin iki saat süren konferansı ve bu arada Necil'den, Ulvi'den konservatuvar profesörü bir kadının çaldığı piyano parçaları pek beğenilmiştir.
Bu münasebetle yapılan büyük bir kabul resminde Çekoslavak Cumhurbaşkanı Beneş, ilk olarak Türk heyetini kabul etmiş, kendileriyle konuşmuş ve bu sahne filme alınmıştır.
Dünyanın en tanınmış şefleri tarafından idare edilen konserler sırasında Türk sanatkarlarının üzerinde en derin intiba bırakan şefleri de öğrenmek istemez misiniz? En büyük şef olarak Fransız Charles Münch ve onunla beraber Rafaer Kubelik'i tanıtmışlardır.
Festivalin son konserlerini, ilk konserde olduğu gibi Rafael Kubelik idare etmiştir.
Bu arada, Prag'a müzik tahsiline gidecek gençlerimiz için Vorlova isimli bir zengen sanatkar kadının, muazzam villasında yer ayıracağını heyetimize vaat etmek nezaketini gösterdiğini söylersem memnun olmaz mısınız?
Türk sanatkar heyeti, Prag'dan birçok dostlar kazanmış oldukları halde ve derin dostluk hatıraları bırakarak aynı samimi ilgi, sevgi ve takdirle uğurlanmışlardır. "